“Paranın satın alamayacağı şey nedir?” diye sorsak insanlara... Kimi mutluluk, kimi sağlık, kimiyse aşk cevabını verir. Aşk... O her şeyden güçlü ve değerlidir. Paradan bile.Ne kadar zengin olursa olsun, kimse aşkı satın alamaz. Öyle mi acaba?
Azra (Hazal Kaya) ve Kerem'in (Hakan Kurtaş) ellerinde de sadece aşk vardı. Her şeyden değerli ama beş para etmeyen aşk! Birbirlerini delice seviyorlardı. Spor Akademisi’nde tanışmış, o günden beri hiç ayrılmamışlardı. Peki, aşk yeter miydi? Azra, ailesine güç bela bakabiliyor, Kerem uzun zamandır iş arıyordu. Yani aşk dışında iyi giden bir şey yoktu hayatlarında. Ve her şey daha da kötüye gidecekti.
Derken hayatlarına Şebnem girdi. Tenis dersi sırasında fenalaşana kadar Azra’nın zengin öğrencilerinden biri. Hastaydı Şebnem; ölecekti. Zengin bir ailede doğmuş, istediği her şey onun olmuştu. Paranın satın alabileceği her şey. Aslına bakılırsa mutlu değildi. Sağlıklı olduğu zamanları hatırlamıyordu bile. Dahası sevilmemiş, belki de yeterince sevmemişti. Aşka doymadan, aşka kanmadan ölmek istemiyordu Şebnem. Korkuyordu.
Azra'ya açtı içini. Küçük bir kız çocuğu gibi... O güne kadar başına gelen en iyi ve en kötü şeydi Azra. Hem melek, hem şeytan; hem dost, hem de düşmandı. Hayallerini gerçekleştirmeye, kendisini ve aşkını, yani Kerem'i kurtarmaya çalışırken Şebnem'i kullanacaktı. Ancak aşkını kurtarmak için aşkını feda edebilir miydi insan? Böyle bir şeyi göze alabilir miydi?