Bazen tek çare bir hikayeye inanmaktır...
Zamanın birinde isimsiz bir köye bir seyyah gelir. Yeri yurdu yoktur bu adamın. Gittiği yerlerde masallar anlatır. Bir sonraki durağına kadar dinleyenlerin verdiği hediyelerle yol alır. Yolu, bir gün yetişkinlerin yüreğinin karardığı bir köye düşer. Köy halkı, masallardan da gerçekler kadar korkmaktadır. Ama çocuklar masalcı Zekeriyya’nın dilinden anlamaktadır. Masalcı, Ulak İbrahim’in hikâyesini anlatmaya başlar. Masal ilerledikçe her hayal çocukların zihninde bir karşılık bulur. Kitapta anlatılanlar artık köyün hikâyesine dönüşmüştür.