The loverliest motion picture of them all!
Prof. Higgins, yağmurlu bir gecede, Londra Covent Garden'daki operadan çıkan kalabalığın arasında çiçek satan, ağzı bozuk Eliza Doolittle'a rastlar. Hırçın ve kaba davranışlarıyla etrafa sataşmaktan kendini alamayan muzip genç kız, sadece argo değil, üstelik berbat bir aksanla da konuşmaktadır. Higgins, kendisi gibi bir dil bilimci olan dostu Albay Pickering ile bir bahse girer: Eliza üstüne para alarak profesörün evinde kalacak ve diksiyon kursları alacaktır. Higgins, genç kızı tamamen yola getireceğine ve Eliza'nın bir süre sonra gerçek bir hanımefendiden ayırt edilemeyeceğini iddia etmektedir. Bernard Shaw'ın 1912 tarihli oyunu Pygmalion'dan uyarlanan ve Broadway'de 1956-62 yılları arasında büyük sükse yapan My Fair Lady'nin başarısı, sahne müzikalini uyarlayan Alan Jay Lerner'in film yönetmeni George Cukor'la işbirliğini doğurdu. Eliza rolünün kariyerinin zirvesindeki Audrey Hepburn'e verilmesiyle de sinema tarihinin zafer anlarından biri tescillenmiş oldu.